25 Ocak 2017 Çarşamba

GÜZEL BİŞEYLER...


                                               Bir bağ bozumu şarkısı saçların yastıkta
                                            Öyle bir sonsuzluk ki ömrün ömrümde
                                            Sende duruyor dünyanın bütün zamanları
                                            Başucunda bir şarap kandili
                                            Mumdan mühürler çıplaklığının hazinesinde

                                            Şükrü Erbaş/Çembercik
       

                                              


24 Ocak 2017 Salı

TATLI BİŞEYLER...

Bugün sadece tatlı tarifler vermek istedim.Soğuk ve kasvetli günlerde tatlı bişeyler olsun hayatımızda.Bu "Anneanne kurabiyesi " Herkesin bildiği çok basit ama lezzetli bir kurabiyedir.Çayın,kahvenin yanına arkadaş olur,sizi mutlu eder.Diğeri de "Ağlayan Pasta" O da çok basit ama bir o kadar lezzetli ve hafif bir pasta.Çocukların ve tabi büyüklerin de bayıldığı, ne zaman yapsam çokça  iltifatlar alan bir pastadır.
Eveet gelelim tariflere...




ANNEANNE KURABİYESİ


.2 Yumurta
.2 Su Bardağı toz şeker
.1 Su Bardağı sıvı yağ
.1/2 Su Bardağı yoğurt
.1 paket kabartma tozu
.2 silme çay kaşığı karbonat
.1 paket vanilya
.1 portakal kabuğu rendesi
.5-6 bardak un(ele yapışmayacak kıvama gelene kadar)

Bütün malzemeyi iyice yoğurup yuvarlıyoruz.Şekere batırıp tepsiye diziyoruz.180 derece de önceden ısıtılmıs fırında üzerleri hafif kızarıp,çatlayana kadar pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
Not: Ben portakal kabuğu rendesini içi toz şekerli bir kavanoz içinde bolca bulunduruyorum her zaman için buzdolabında.O yüzden biraz fazla kullandım.İsteyen damla çikolata,kuru üzüm,fındık,ceviz koyabilir.Ben en basit şekliyle verdim tarifi.

                         
                                                        AĞLAYAN PASTA                                


Keki İçin;
.4 Yumurta
.1Su bardağı toz şeker
.1 Su bardağı un
.4 Yemek kaşığı süt
.4 Yemek kaşığı kakoo
.1 Paket kabartma tozu
.1 Paket vanilya

Üzeri İçin;
.1 Paket krem şanti(2 poşet)
.1Bardak süt
.1 paket çikolata sos

Yapılışı ;
Keki normal kek gibi yapıp 170 derece önceden ısıtılmış fırında pişiriyoruz

Kek pişip biraz ılık hale geldiğinde bir bardak soğuk sütü kekin üzerine döküyoruz.Biraz daha soğuduktan sonra 2 paket krem şantiyi hazırlayıp kekin üzerine sürüyoruz.Buzdolabında soğumaya bırakıyoruz.En son pişirip soğuttuğumuz çikolata sosunuda üzerine döküp en az bir saat dolapta bekletiyoruz.Sonra dilimleyip servis ediyoruz.
Afiyet Olsun...
Not:Ben yine kekin içine de portakal kabuğu rendesi koymadan edemedim:)
Tavsiye ederim.çikolata ve portakal bir arada muhteşem oluyor.
Bir de benim evde çikolata sosum yoktu ,sosu kendim yaptım.





Neşet Baba'yı bir kez daha rahmetle analım.Çok güzel bir çalışma olmuş..."Kendim ettim,kendim buldum"...
Malesef ki kendi ettiklerimizin sonuçlarına katlanmaktayız...

20 Ocak 2017 Cuma

SENİ SEVDİM...







SENİ SEVDİM

Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin

Gülten Akın



   Gülten Akın şiirlerini çok ama çok seviyorum.Bu şiirin bestelenmiş ve seslendirilmiş 
olmasını bir tesadüf sonucu gördüm ve hemen paylaşmak istedim.Belki de benden başka 
kimsenin ilgisini bile çekmiyecek ama olsun ben çok beğendim :)

18 Ocak 2017 Çarşamba

Şifa İlahi Bir Sanattır...


  Metin Hara "Dem" kitabında aslında herkesin önce kendisi sonra da başkaları için bir şifacı olduğundan bahsediyor.
  Hepimiz dostlarımız ya da ailemizin şifacılarıyız aslında.Onların duygusal sorunlarını dinlerken,fiziksel rahatsızlıklarıyla ilgilenirken ve onlara bütün bu sıkıntılarla başedebilecekleri çözüm yolları ararken istediğimiz tek şey iyileşmeleridir.Bu açıdan bakıldığında herkes bir diğerinin şifacısı sayılır.

 "Gün gelir göğe aşık olursun ama açacak kanatların yoktur.Yere çakılmış özlemle kavrulursun.Biri dokunur kalbine.İşte o an kalp açılınca gökler senin olur.Aşk vuslata erer.Aşkın yanına gitmene gerek yoktur aslında,onu kalbinde hissettiğin sürece"


  İnsanın kendini şifa enerjisi alanında geliştirebilmesi için çeşitli uygulamalar öneriyor yazar.Bunlardan birisi;

        TANIMADIĞIN  BİR DOST EDİN
   Hiç tanımadığın birini dost edin kendine.Sıyrıl bütün sıfatlarından.Aç gönlünü ,bağlan özüne...Dini,dili,ırkı,yaşamı farklı olsun senden.Zihnin"Sevmen için bir neden yok" diye bas bas bağırsın gönlüne.Yine de dinleme sen onu.Hiç tanımadığın bir dost edin kendine.Aç kalbini...Kalbin tanımaz mı hiç can'ı?

       Geceyi yol etmişim kendime

       Güneşi han  etmişim ömrüme
       Bir cihan dolusu can'ı
       Dem vurmuşum nefsime...


   Diğer bir uygulama da;

    BİR RUHUN YAŞAMINA DOKUN,İZ BIRAK
   Gözlerini yavaşça kapat ve derin nefes çalışarak rahatladığını,gevşediğini hisset.
    Şimdi yaşamında çok kırgın,mutsuz ve yaralı olduğun bir zaman gidiyorsun.
     Kendini yapayalnız hissettiğinde karanlığın içinden bir elin uzanıp omuzuna dokunduğunu,aslında yalnız olmadığını kulağına fısıldadığını ve bütün sevgisini sana sunmaya hazır olduğunu hatırla...
    Sana yardım eli uzatmış birini,bambaşka bir ruhun sana üflediği nefesle tekrar canlandığını,hayata döndüğünü ve şu andaki gücüne kavuştuğunu hatırla.Ona "Senin sayende...Vazgeçmedim..." de.Onurlandır o ruhu.
    Şimdiki sen olarak karanlık sokaklarda yürüdüğünü,içsesinin sana yol gösterdiğini ve kalbindeki aşkla yürümekten asla vazgeçmediğini hatırla...
    Kapkaranlık bir dünyada,kalbi kırık,üzgün,kaybolmuş bir ruh karşına çıkıyor.Geçmişte sana borç verilmiş bir canı şimdi sen o karanlıktaki ruha bütün aşkınla üflemeye başlıyorsun.
    Şimdi yavaşca gözlerini açabilirsin.
    Günün birinde bir insan omuzuna dokunup sana;"Senin sayende...Vazgeçmedim..." dediğinde borcunu ödemiş olacaksın.


        "Boş ver kavgayı
          Yara olacağına merhem ol..."


       "Dünya bir sürü iyi insanla dolu,eğer onlardan birini bulamıyorsan, onlardan biri ol."

Kitaptan yapacağım alıntılar şimdilik bu kadar.

Sevgiyle kalın, Aşkla ...

       
   

17 Ocak 2017 Salı

UMUTLU GÜNLER...






Buraya umutlu günler koydum...
Şimdilik uzak gibi görünüyor ama kimbilir,
Birazdan uzanıp dokunursun?

Birhan Keskin






Bir sabah uyandığımda heryer mavi olsa ..
Fırından taze umutlar çıksa;
Ben, sen, o demeden paylaşılsa..
Buram buram mutluluk koksa..
Dünyayı sevgi sarsa..
Bir sabah uyandığımda..!

T.Tuğba Baş



Not:
Yukarıda ki resim çocukluğumun ilk yıllarının geçtiği masal ev .Hayallerimdeki gibi güzel ve hala orada olduğunu bilmek çok güzel.Bir kez daha Üstad'a teşekkürlerimi ve sevgilerimi iletiyorum bu vesile ile...


10 Ocak 2017 Salı

SICAK ,SICAK :)













Şu soğuk günlerde içimizi ısıtıcak sıcak görüntüler olsun istedim.Can sıkıntısı dönemlerinde ortaya çıkanlardan bazıları ...



Bu günler aynı zamanda gripal hastalıklarında yoğun olduğu dönemler.Benim bu durumlarda sıkca yaptığım çaylardan biri olan "Hibiskus Çayı" nın tarifini de veriyim .

Malvaceae ailesine ait güzel renkleri ve çeşitleri olan hibiskusun 200’den fazla türü vardır.
Çöl ikliminde yetişen hibiskus, yoğun su tutma kapasitesinden dolayı çöl seyahatlarinde, bedevi topluluklar tarafından susuzluk giderici olarak tüketilmektedir. Hibiskus bitkisi, yoğun magnezyum ve malik asit içerir.
Hibiskus Latince bir kelime olup, bedene şifa veren, vücudu ferhlatan anlamına gelmektedir. Meksika, Orta ve Güney Amerika ile Karayip Adaları’na özgü bir bitkidir.
Ülkemizde de yöreden yöreye farklı adlandırılır. Bunlar arasında amber çiçeği ve gülhatmi en çok kullanılanlardır.

Hibiskusun Faydaları Nelerdir?

  • Hibiskus, hücre yenilenmesi için çok faydalı bir bitkidir. Yaşlanmayı geciktirir, bedendeki ve ciltteki ölü hücreleri yeniler.
  • Özellikle koyu kırmızı renkte olan hibiskus bitkisinin çayı, çok güçlü antioksidan maddeler içerir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kan şekeri ve yüksek tansiyonun dengelenmesine yardımcıdır. Ayrıca iyi huylu kolesterolün yükselmesine de yardım eder.
  • Sindirim sistemini çalıştırır ve bağırsaklardaki şişkinliği alır.
  • Kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı kullanılır.
  • Kilo vermeye yardımcıdır.
  • Bir demir deposudur. Toprağın içerisinde bulunan demir ve magnezyumu adeta emer.
  • Baş ağrısı ve migrene karşı da etkilidir.
Hibiskus kesinlikle bir ilaç olarak değerlendirilmemelidir. Sadece faydalı bir bitkidir.

Hibiskus Çayı Nasıl Hazırlanır ve Hibiskus Çayı Nasıl İçilir?

Hibiskus çayı, taze veya kurutulmuş hibiskus çiçekleriyle yapılabilir.
4 tam çiçek veya 2 yemek kaşığı kurutulmuş çiçek yapraklarını kaynar suyun içine dökün. Kapalı olarak 10-15 dakika dinlendirin. Süzdükten sonra çayınız hazır hale gelir. Arzu ederseniz hibiskus çayınıza ekstra lezzet eklemek için biraz bal, limon suyu veya portakal kabuğu ekleyebilirsiniz. Keyfinize göre, hibiskus çayınızı sıcak veya soğuk olarak tüketebilirsiniz. Metal ya da plastik kap, çayın tadını bozabileceği için porselen ya da cam kaplarda demlemeniz önerilir.
Jambheshwar Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre hibiscus çayı östrojen düzeylerini düşürebilir. Hormon tedavisi alanların ve doğum kontrol hapları kullananların bu ilaçlarla birlikte alınmamasını önermektedirler.
Bazı insanlarda görülebilen diğer bir yan etki ise halüsinasyon ya da nadiren sarhoş gibi hissetme durumudur.
Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı kesinlikle yoktur. Bir rahatsızlığınız var ise, mutlaka bir hekime danışınız.
(Alıntı)
Bu bilgiler ne kadar doğrudur bilemem ama ben uzun zamandır bu çayı kış dönemlerinde kendim ve aile üyeleri için sık sık kullandım ve bir zararını görmedim.

Ben önce bir kaba, bir adet kabuk tarçın, 3-5 tane karanfil(varsa eğer 1 tane kakule,havlıcan,zencefil) gibi kök bitkilerden birer parça atıp 5dk.kadar kaynatıyorum.Sonra ocağın altını kapatıp bir tatlı kaşığı dolusu hibiskusu içine atıp 5dk.kadar demlenmesini bekliyorum.Sonra süzüp isteğe biraz bal koyarak servis ediyorum.Soğuk algınlığında çok etkili bir çay ,kesinlikle denemelisiniz.Ayrıca tadı ve kokusu da muhteşem.

Bu çayı sadece tarçın ve karanfille yaparak yaz aylarında soğuk,şerbet olarak da tüketebilirsiniz.Gazlı içeceklere alternatif olarak.

Tüm hastalara acil şifalar diliyorum.
Sevgiyle...

7 Ocak 2017 Cumartesi

SEVERMİŞİM MEĞER...

Nazım’ın ‘Severmişim meğer’ şiiri son 50 yılın en güzel şiiri seçildi. Londra’da bulunan sanat merkezi Southbank Center, son 50 yılın en güzel 50 aşk şiiri arasına Nazım Hikmet’in ‘Severmişim Meğer’ şiirini de aldı. Şiirler, Southbank Center’ın şiir dalında uzman ekibi tarafından bir yıllık bir çalışmayla 30 ülkeden şairleri arasından belirlendi. Seçmeler yapılırken modern döneme ağırlık verildi. Ekip üyelerinden James Runcie, ”Gerçekten uluslararası ve üslup bakımından da çeşitlilik barındıran bir liste oldu. Zor olan, sadece 50 şiir seçmekti” dedi.
Severmişim Meğer
yıl 62 Mart 28
Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım
akşam oluyor
dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedimtoprağı severmişim meğer
toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
ben sürmedim
Platonik biricik sevdam da buymuş meğer
meğer ırmağı severmişim
ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde
doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin
ister uzasın göz alabildiğine dümdüz
bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile
bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin
bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa
bilirim benden önce duyulmuş bu keder
benden sonra da duyulacak
benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere
benden sonra da söylenecek
gökyüzünü severmişim meğer
kapalı olsun açık olsun
Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe
hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ı
kulağıma sesler geliyor
gök kubbeden değil meydan yerinden
gardiyanlar birini dövüyor yine
ağaçları severmişim meğer
çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın
çıkarlar karşıma alçakgönüllü kiba
kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi
İzmir’in kavakları
dökülür yaprakları
bize de Çakıcı derler
yar fidan boylum
yakarız konakları
Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına
ucu işlemeli
yolları severmişim meğer
asfaltını da
Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e
asıl adı Göktepe ili
bir kapalı kutuda ikimiz
dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak
hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım
eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz
yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok
ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır
bunu bir kere daha yazd
çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi
önde körüklü kaat fen
belki böyle bir şey olmadı
….
çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı
ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım

severmişim meğer
gözümün önüne kar yağışı geliyor
ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de
meğer kar yağışını severmişim
güneşi severmişim meğer
şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile
güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar
ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın
meğer denizi severmişim
hem de nasıl
ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana
bulutları severmişim meğer
ister altlarında olayım ister üstlerinde
ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara
ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası
severmişim
yağmuru severmişim meğer
ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim
beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın
içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider
yağmuru severmişim meğer
ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde
yanında pencerenin
altıncı cıgaramı yaktığımdan mı
bir eski ölümdür benim için
Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
zifiri karanlıkta gidiyor tren
zifiri karanlığı severmişim meğer
kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften
kıvılcımları severmişim meğer
meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek
NÂZIM HİKMET


Sevdiğimiz pek çok şeyin kıymetini kaybettikten sonra anlıyoruz malesef...

Sevdikleriniz hep sizinle olsun...


4 Ocak 2017 Çarşamba

VARLIK SEBEBİ...


Eğer, yarım asırlık hayat bana bir şey öğretmişse şunu öğretmiştir, huzuru size kendinizden başka kimse sağlayamaz.

Dale Carnegie


KABUL EDİYORUM BEN BÖYLEYİM
Bir çok hatalar yaptım şimdiye kadar, inkar etmiyorum, etmemde…

Ders aldıklarım oldu, almaya vakit bulamadıklarım da…Duyduklarım doğruysa zaferlerim, farklılıklarım, örnek alındığım durumlar da olmuş…Ahımı alanlar faturasını ödüyorlarmış…İyiki yapmışım dediğim şeylerde var keşkelerimde…Şimdi yeni bir hayatım var, yeni insanlarla, yeni yerlerde, yeni zamanlarda…Eskilerde var hafızamda ama çoğu eski yerlerde, eski zamanlarda…Geri döndürmek istediğim zamanlarımda var, engellemek istediğim başlangıçlarımda…Haytımdan seneler çalan insanlar iyiki çalmışlar, iyiki olmuşlar hayatımda, büyütmüşler beni…Hafızamdan silmek istediğim görüntüler, silemediğim sözler var…Duymamış olmayı istediğim ama duyduğum, kimilerinin gözüne sokmak istediğim “GERÇEKLERİM” var…!Bazen saklı kalmasını doğru bulduğum; hepsinin bir yeri ve zamanı olduğunu bildiğim, içimde tuttuğum bir çok şey var…!Her şeyden öte bunları yapabilecek kocaman bir yüreğim var..!
(Alıntı)


Öylesine bir yer değildi bu Dünya...
Varlığın bir sebebi vardı elbet,
aynı yokluk gibi...
Her şeyin bir sebebi vardı aslında...
Yaşanılacak ve görülecekti zamanla...
Önemli olan yaşanılanların içindeki,
 "o derin manayı" bulmaktı...
Manayı ararken kaybolmamaktı...
Misafirliği unutmamaktı...

Çünkü ancak özüyle yaşayanlar,
"huzurla" gidecekti o ebedi yolculuğa...

Gözünün gördüğünü,
Gönlünün gördüğüne değişenler?
İşte onlar, bizden değil...

T.Tuğba Baş


Bugün bende hayatın bana kattıklarını ve katacaklarını sorguluyorum her doğum günümde olduğu gibi.Kar/ zarar hesabı yapmayı hiç sevmemişimdir.Ben genelde Kâr tarafıyla ilgili oldum hep.Evet hayat bütün zorluklarına rağmen güzel ve bana pek çok şey kattı bu yıllar.Çok deneyim,çok tecrübe,çok arkadaş,çok dost,çok bilgi...Ve yaşadığım sürece de katmaya devam edecek.

Başta varlık sebebim olan Allah'a va buna vesile olan anne/babama,sonra hayatımdaki bütün güzel insanlara teşekkür ediyorum.İyi ki varsınız...

"Yaşam zordur"Diye haykırdı zihin.
"Sevmek kolaydır" Diye fısıldadı gönül...
(Metin Hara/Dem)

İMTİHAN...



  Say ki, sen bir kıyısın, gelip gidenler dalga…
Kimi okşar, kimi vurur, kimi değer geçer…
Kimine mest olursun o dalgaların, kimine sinir…
Kimi zoruna gider, kimi hoşuna…
De ki:
“Rabbim, şu deryanın sahibi sensin.
O halde bana, şiddeti ve ziyareti ne şekilde olursa olsun,
dalgalarını sevmeyi,
fakat her birinin gelip geçici olduğunu unutmamayı nasip et.
“Zira dalga bazen bir kişi, bazen bir olay olur da imtihan geliverir.”
İmtihan..
O seni olgunlaştırmak için Allah’ın lütfettiği bir ikramdır.
Kimi zaman dostlarla kimi zaman düşmanlarla imtihan edilirsin.
Bazen kimsecikler olmazda kendi nefsinle imtihan edilirsin.
Bazen de çok sever, Sevdiklerinle imtihan edilirsin.
(Alıntı)


Yaşadığımız sürece imtihanlarımız olucak,dilerim bunları başarıyla atlatırız.Burda oluş sebebimizi unutmadan,görevlerimizi tamamlamak nasip olsun inşallah.
Sevgiyle,aşkla...

3 Ocak 2017 Salı

OLSUN ...



Bir şarkın olsun. Senin olsun. Hayatına her giren insana “bu benim şarkım bak” diye dinlet. Bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
Tek bir parfümün olsun. Özdeşleşmek iyidir. Dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. Öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa “acaba burda mi” diye kokuyu duyanın gözü seni arasın.
Bir tane en yakın arkadaşın olsun. Sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. Birlikte düşün, birlikte kalkın. Birbirinizi toparlayın. Yaralarınızı sarın. Herkes gittiğinde “şanssızlığınıza” biraz gülün, biraz ağlayın.
Bir tane çok büyük aşkın olsun. Rakıya bahane olsun. Bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. Her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. Biraz da bi yanin acıyarak. “O olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?” diye sorgulayarak. Artık bir şey hissetmesen de “başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım” diyecek kadar. Unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter.
Bir evlat edin. Bir kedi olur, bir köpek de. Ama olsun. Kapılarını aç. Senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. Bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. Birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. Sevmek çok güzel. Hele bir de her koşulda sevilmek.
Bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. Onu bulduğunda kimseyle paylaşma. O hikaye senin. Beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. Başucunda dursun. Belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. Seni daha iyi tanıma imkanı olur.
Salaş bir restaurant edin. Patronundan garsonuna kadar tanı. Kafan mı bozuk, mekan dolu mu, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. Bir masan olsun hep oturduğun. Bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. Bir gün belki kapanır ya da yıkılır. Ama sen önünden her geçtiğinde “burda eskiden hep bi yerim vardı” dersin.
Bir hobin olsun. Kaçmak için. Hiçbir şey düşünmediğin. Dünyadan uzaklaşabildiğin. Onunla övün. En iyi yaptığın şey olsun. Insanlar şaşırsın. Senin icin çocuk oyuncağı olsun.
Bir şey iste. İmkansız olsun. Peşinden koş. Yorul. Defalarca vazgeç. Defalarca dene. Susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. Uykuların kaçsın. Düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. Her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki gece yatağına yattığında “ben elimden geleni yaptım” de. Bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.
Vakit ayırdığın bir ailen olsun. Yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayırsaydım demeyeceğin. Pişmanlık kötüdür. Bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, iskence. Kıymetini bil. Yarin ne olacağı belli degil. Kalp krizi dediğin bir kaç saniye. Kalp kırma.
Sınırların olsun aşılamayacak. Duvarların olsun yıkılamayacak. Herkes bilsin. Ona göre davransın.
Bir alanın olsun metre karesi dert değil. Kapısını kapattığında gercek sen olabildiğin. Dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. Güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. Sonra daha güçlü kalkabildiğin. Kaldığın yerden devam edebildiğin. İnsan en Çok kendini özlüyor çünkü.
Bir sevdiğin olsun tabi. Belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. Para amaç değil araç olsun mutluluğuna. Olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. En çok onla gül. Saatlerce muhabbet edebil. Birbirinize ulaşamadığınızda, “başka biriyle mi acaba” diye değil “başına bir şey mi geldi” diye endişelen. İlişkini başkalarıyla kıyaslama. Biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. Sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir.Telefon karıştırmakla ömür geçmez. Bir insan bir şey yapmak isterse yapar. Kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. Sonuna kadar güven. Bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder.
VE
Kalbini temiz tut. Çevreni de. Unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner….DÖNERSE SENİNDİR..DÖNMEZSE DE DÖNMESİN…!!
alıntı